Bizler bu dünyayı her ziyarete gelişimizde ne olduğunu bilerek size yardıma geliyoruz. Sizin bilinmeyenleriniz aslında bizim için olmuş şeyler. Bunlar başka boyutlarda oluyor, sizin içinde başka boyutta oluşuyor ve çözümleniyor. Sizlerin bu boyutta tek yaptığı, öğrenmek, yaşamak, yaşananları diğerlerine öğretmek; kısacası birbirinize yardım etmek ve severek, kabul ederek yaşamak, sanmayın ki diğer boyutlarda kavga, savaş nefret, kin yok, sevginin yanında bunlarda var. Fakat daha ileri, yüksek vibrasyonlu boyutlarda sadece sevgi ve yardım diğerlerinin yerini alıyor.
Daha öncede “Kabul etmek” ten bahsetmiştik, anlatmıştık. Zor bir çalışmadır düşünen insan için; aynı zamanda, düşünen muhakeme kabiliyeti olanlar için çok kolaydır kabul etmek. Sizler yaşadığınız her anı değil, her günü, ayı, seneyi düşünüyorsunuz. Hatta bütün bunları çok önceden düşünüp planlıyorsunuz. Daha sonra bütün bu planları o “ana” göre adapte etmek zorunda kaç kere kaldınız veya kaç plandan vazgeçip, kaç planı tamamen değiştirdiniz?
Halbuki anı yaşayıp, o anda olanları kabul ederek geleceğe baksanız ne kadar çok şeyin sizin için güzelleşeceğini görürsünüz. Bunları görememenizin nedeni; sizin o anda yaşadıklarınızla çatışmanız; bu bana uymuyor ben bunu değiştireceğim diyerek savaşmaya başlamanız. Geriye dönüp bir bakın, neler değiştirmiş, değiştirebilmişsiniz, savaşarak değiştirdiğiniz olayların içeriklerine bakın, ilk anlarına dönün, kaç tanesini anı yaşayarak, her şeyi akışına bırakarak değiştirebilirdiniz, kaç tanesini sonuna kadar direndiğiniz halde değiştiremediniz. Eğer bazı yaşadıklarınızı en başından kabul etseydiniz sonuca daha çabuk ulaşabilirmiydiniz?
Düşündüklerinizi biliyoruz; ilk sorunuz “Niçin” dir, niçin kabul edeyim, niçin ben değişeyim, onlar değişsin, çünkü ben buyum böyle kalmak istiyorum….
Doğada gördüğünüz her şeyin birbirine bağlı olduğunu biliyorsunuz, insan hayatındaki her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve hayatınıza giren, çevrenizde bulunan insanların yaşamlarının, herkesin başına gelecekler; daha iyi bir değimle “yaşanacaklar” da birbirine bağlıdır. Kısacası sizin bir anda savaşmaya başlamanız çevrenizdekilerinde hayatını değiştirir. Şimdi diyeceksiniz ki “düşünmeye ne gerek, öyle yaşayalım gitsin, niçin düşünme kabiliyeti verilmiş bize”. Düşünerek, mantık kullanarak, kabul ederek, çatışmaya girmeden dürüstlükle söylenen bir kelime bir cümle bir anda değişim yaratabilir, aksi taktirde karşı taraftan bir direnç göreceğinizden sonuç günlerce, aylarca sizin için iyi olacak bir enerji taşımayabilir. Ve o süreç içinde beyin strese gireceği ve diğer organlarıda etkileyeceği için hasta olma ihtimaliniz yükselecek aynı zamanda önünüzde size açılacak kapıları da göremeyeceksiniz.
“Ben bunu yapsam da karşımdaki, diğerleri yapmıyor, üstüme geliyorlar”. – onlarda öğrenene kadar öyle olacak. Bir kısmınıza “kabul etmek” doğal gelse de, diğerleri öğrenmiş veya henüz o noktaya erişememiştir.
Peki bir şey söyledikten sonra susmayı, o andan kendinizi, yaşadığınız olayı/anı hemen analiz ederek, kendinizi soyutlamayı biliyormusunuz? Son sözün sizin olması için uğraşmayıp kendinizi strese sokmadan uzaklaşmayı? Yaşadığınız gerçeklerde karşımdakine bir şey söylersem kırılır diye düşünüp yaşadıklarınızı kaç kere içinize attınız. Biliyoruz ki bazılarınız yaşadıkları bir olaydan sonra sessizce uzaklaşıp gider, bazıları çatışmaya girer bazıları da görüşlerini içlerinden gelen sözlerle sakince belirtir ve susarlar.
Dürüst ve sakin söylediğiniz şeyler karşınızdakini üzerse, söylediğiniz içlerinde bir noktaya dokunmuş demektir. Bilinçaltı bunun üzerinde o anda çalışmaya başlar ve kişinin o sorununu yüzeye çıkartır. Fakat yine hatırlatırız ki; söylediklerinizi dürüst ve sakin olarak söyleyin kırıcı olmayın. Kırıcı ve kızgınlıkla söylediğiniz sözler konuştuğunuz kişiden tepki görmenize ve daha sonra söylediklerinizden sizin de üzülmenize yol açar.
Ben ne kadar sakin olsam da bazıları olmuyor – olmazlar, olamazlar. Kabul edin ki herkesin önündeki hayat yolunda ilerlemesi değişik hızlarda olur. Karşınızdaki belki sizden ileride, belki geridedir. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok onu değiştirmek için, onlar kendi zamanlarında hazır oldukları anda yollarında ilerler, anlayış ve farkındalık kazanırlar ve ancak o zaman sizi anlarlar. Sizin yapabileceğiniz, sakinlikle, bir değişim, farkındalık sürecini başlatmaktır.
Siz farkındalığı, farkına varmayı, kendinizde fark yaratmayı nasıl öğrendiniz? Bunları yapmanın çeşitli yolları vardır. Fakat siz nasıl yaptınız, önemli olan budur. Her kişinin kendine özgü beyin ve bilinçaltı fonksiyonlarına, beyin dalgalarına uygun bir yöntemi vardır. Sanki okulda bir ders öğrenir gibi; görsel, duyusal, kinetik gibi. Beyninizde sizin tabiatınızda, karakterinizde olan veya size programlanmış olan bazı şeyleri fark etmek, anlamak ve gerekirse yeniden programlamak için değişik metotlar kullanarak sizi farkına vardırır. Fark ettikten sonra kendinizde nasıl bir farklılık yaratabileceğiniz size kalmıştır. Kimi kişi farkında olduğu halde, farkına vardığı halde bu yeniliği “hayatıma, karakterime uymuyor” diyerek kullanmaz bir kenara bırakır……… en nihayetinde belirli bir noktada kabul edene kadar.
Bir kısımda bu yeniliğe adapte olabilmek için çalışmalar yapar, çalışmalara katılır.
Gördüğünüz gibi sadece fark etmek yeterli değildir; istemek yeniliğe hazır olmak ve bu yeniliğin hayatı nasıl değiştireceği konusunda da düşünmek ve çalışmak için zaman ayrılmalıdır. Biliyoruz “zaman” hızlı çalışma temponuzda çok kısıtlı olduğunu savunduğunuz bir konu ve evet bir de zamanın olup olmadığı konusu ve sonsuz tartışmaları var ki bunu daha sonra anlatacağız.
Gürbüz M. Ahıskalı
Gürbüz Ahıskalı CMH Chyp CPNLP